*November 16, 2013 “Waterfalls of
Hope” Translated into Turkish:
I am very grateful for editor Şakir Özüdoğruyou for introducing me to a Turkish audience through including my poem “Waterfalls of Hope” – published in Mediterranean Poetry on 05/06/2012 – in the Turkish poetry journal Gard Şiir Dergisi (Year 1, Issue 4, November-December 2013) under the title “umut şelaleleri .” I would also like to thank translator A. Emre Cengiz for his effort in translating the afore-mentioned poem.
Gard Şiir Dergisi Issue 4 Front Cover.
|
I am very grateful for editor Şakir Özüdoğruyou for introducing me to a Turkish audience through including my poem “Waterfalls of Hope” – published in Mediterranean Poetry on 05/06/2012 – in the Turkish poetry journal Gard Şiir Dergisi (Year 1, Issue 4, November-December 2013) under the title “umut şelaleleri .” I would also like to thank translator A. Emre Cengiz for his effort in translating the afore-mentioned poem.
This is the original poem
in English. It is republished in Gard Şiir Dergisi’s website.
Waterfalls of Hope - Ali Znaidi
Tonight the moon was sick.
The stars were slumbering
under black blankets,
and electricity went mad.
A small glimpse of seeing
a little lantern poised on
the wall of a remote
cottage,
standing there emanating
waterfalls of light
brightened my mood.
A little lantern holding its own
luminosity and proudly dancing
for being able to reflect,
and produce light in this sinister
somberness,
nailing the coffin of despair,
and flooding it with
waterfalls of hope.
The stars were slumbering
under black blankets,
and electricity went mad.
A small glimpse of seeing
a little lantern poised on
the wall of a remote
cottage,
standing there emanating
waterfalls of light
brightened my mood.
A little lantern holding its own
luminosity and proudly dancing
for being able to reflect,
and produce light in this sinister
somberness,
nailing the coffin of despair,
and flooding it with
waterfalls of hope.
Bu şiir, http://www.mediterranean.nu sitesinde
yayınlanmış ve A. Emre Cengiz tarafından Türkçeleştirilerek Gard-4'de yer
almıştır.
This is my bio in Turkish. It is also taken from
the magazine’s website
Ali
Znaidi
Tunuslu şair.
Lisans öğrenimini 2002’de Anglo-Amerikan Çalışmaları üzerine tamamladı. Çalışmaları The Camel Saloon, Otoliths, Dead Snakes, streetcake, The Rusty Nail, Shot Glass Journal, Ink Sweat and Tears, Mad Swirl, BlazeVOX, Ygdrasil, Metazen, Red Fez, Full Of Crow, The Tower Journal, Stride Magazine, Yellow Mama gibi süreli yayınlarda
yayımlandı. İlk şiir mecmuası Experimental
Ruminations, 2012’de Fowlpox
Press (Canada) tarafından basıldı. Şiirin yanı sıra edebiyat, diller ve edebi
çeviriyle ilgilidir. Şair, Tunus’un Redeyef kentinde yaşamakta ve bir
ilköğretim okulunda İngilizce dersleri vermektedir. Şairin güncel yazıları şu
internet adreslerinden takip edilebilmektedir: aliznaidi.blogspot.com,
tunisianlit.wordpress.com
What follows is the editor’s notes of this
issue. It is taken from the journal’s website (www.gardsiir.com).
3 Copies of Gard Şiir Dergisi Issue 4 On A Table.
|
Gard'ın 4. Sayısı Kitapçılarda!
“Akışkan modern dünya” enerjimizi, zamanımızı, umutlarımızı ve hatta
hayallerimizi sömürmeye devam ediyor; onun başımızı döndüren hızına bir kez
kendimizi kaptırdık mı kendilerimize ayırdığımız zamanlardan geriye bir tutam toz
bile kalmadığını, o zamanlar için sakladığımız enerjinin çoktan tükendiğini, o
zamanda yapılacakların güzel günlere atılacak adımlar olduğuna dair inancımızın
elimizden yitip giden umutlarımıza dönüştüğünü içlerimizdeki uysal hayvanın
hırıltıları eşliğinde gözlemliyoruz. Akışkan modern dünyanın bu zorbalığının
mağdurlarından biri de Gard’ın dördüncü sayısı oldu; ancak nihayet son
nefeslerimizle bu sayıyı da on beş günlük bir gecikme ile hazır edebildik.
Umarız bu sayı hızı keserek, etrafınıza bakabilmenize, havayı soluyabilmenize,
rüzgarı teninizde hissedebilmenize, boğazınıza dökülen alkolün tadını
alabilmenize vesile olur. Zorbalığın içindeki bazı başka zorbalıklara karşı hep
bir ağızdan Edip Cansever’in dizesi ile inleyerek: “Ya alkol olmasaydı”!
Bu sayıda,
Karanlıklar içindeki bir bahçede tek ışığı, oradaki masum ateş böceğini
arıyor Emel İrtem ve o ateş böceğinin ölümüyle
irkiltiyor okuru: “insanı asarak öldüren neyin bilinci/ve yargıçlar
tavşan avına çıktığında/kötülüğün idamına kim karar verecek”
Bundan sonra hep aramızda olsun istediğimiz Onur Akyıl,
insanın bedeni bir devrimler tarihidir önermesini doğruluyor kentleri, aşkları,
dostlukları, ülkülere kapılmış hülyalı zihinleri kanla tanıştırdığı
şiirinde: “lirik bir katliam dedi kolonyaya takılanlar geceleri,
alimler: cehennem bileti”
Pastoral bir çevre düzenlemesine tutkulu bir sürtüşmeyi, aşık olan
tarafıyla insanın aşkı düşünen tarafının iç içe geçmesini yerleştiriyor Vural
Uzundağ kendi bedeninde sanki ötekinin bedenini
deneyimleyerek: “baktım ki tutuşmaya gelmiş bir okyanusu geçiyorum”
Nilüfer Altunkaya ezoterik metinlerin izinde Tanrı ve insanın
arasındaki geçirgenliği zorluyor bir Davut siluetinde: “bir oğul
bekledim çölün ruhundan/bir oğul düşün saydamlığından”.
Kerim Akbaş, Temmuz’dan ödünç aldığı bir hikayenin parçalarından
yeni baştan inşa ediyor Kasım’ı: “şimdi kasım şimdi görmeklerden artık
trenler yok/ve kapı aralığından fısıldanmış alçak suratı itirafın”
Bengü Özsoy sanki sadece Gard için
bozuyor sessizliğini ve sessizliğinde en küçük birimine kadar parçaladığı
“aşk”ı, kadınlıklarla karşı karşıya getiriyor: “her kararı doğru
değildir/bencileyin eksik kadınların”
Kedisevengiller bir gün bir kediseven dükkan açsa bu dükkanda kadın
çorabı satsa ve bir gün bu dükkana bir insankadınsevenkedigil takılmaya başlasa
adı Cevat olsa… hikayenin gerisi erenokur’dan: “kadın
klonlayan bir mağazanın kedisiyim, adım cevat tekir tekin”
Birçok ayna parçasından yansıyan çoklu gerçekliklerin imgelerinin
izinden gidiyor Fatma Nur Türk ve bir bütünlüğü
arıyor bütün olmanın imkansızlığında İbn-i Arabi’nin sözlerini kendine kalkan
edinerek: “sen kimsin? Şüphesiz sen, sen değilsin?”
Neler yapıp ettiğini, bedenini nerelere sürüdüğünü merak ettiğimiz Umut
Taylan bu kez Uterus’dan sesleniyor, hem yapayalnız hem hüzün dolu
bir lirikle: “Kimse bizi romansın öldüğüne inandıramaz.”Varlık Degisi’nin Yeni İmzalar köşesinden küçük İskender’in işaret
etmesiyle aramıza katılan yepyeni bir imza Doruk Çelik,
bu sayıda bir boz ayı kaligrafisi çiziyor bize: “Çatık/Mevzu, candan
anüse ayırt, çatık/depremler/zedeler.”
Daha önce çeşitli dergilerde ismine rastladığımız Elif
Karık bir yaranın rüyasından bir dünya tasviri çiziyor: “Yeni
gömülen bir ölü/Nasıl sığacaktı ki mezara”
Gard’ın yeni isimlerinden Can Karatek, bir
sevgilinin ardından, geçmişten kopardığı bir anı yığınını gümbür gümbür bir
toplumsal tarih ile harmanlanan kişisel tarihine yerleştiriyor: “kızlar
beni ölü görürdü. Ben tarihi bir güldüm sevgili güm!”
Gard’ın diğer bir yeni imzası Ali Akan bir
tas su’da dil ve felsefeyi arındırma rehberi sunuyor: “Boğazım
kanıyor,/dalın/sırt kokuları/asılıyor”.
Zoo Press Şiir Ödülü ve 2001 Kenyon Review Ödülü gibi birçok ödül sahibi
ve şiirleri birçok antoloji ve derlemede yer almış olan Amerikalı şair Beth
Ann Fennelly, “Hatıra” isimli şiirinde tam da başta değindiğimiz
akışkan modern dünyanın bir evliliğe indirdiği darbeleri çiziyor balayından
döndüğü trenin çatlayan camlarına: “Aydınlık istasyona yaklaşınca
kapadım gözlerimi./Uyanık kalsaydım eğer, haraket ederdim.” Fatma
Nur Türk çevirisi ile.
The Dial dergisinin editörlüğünü yapan ve Elizabeth
Bishop, Allen Ginsberg, John Ashbery ve James Merrill gibi dönemin genç
şairlerini destekleyen, Ulusal Kitap Ödülü ve Pulitzer Ödülü gibi önemli
ödüllerin sahibi 1972 yılında kaybettiğimiz ünlü Amerikalı şair Marianne
Moore’un iki şiiri aşkın ve kadın erkek ilişkilerinin yumuşak
dokusunda geziniyor, Fatma Nur Türk çevirisi ile.
Şair, performans sanatçısı, besteci ve oyun yazarı olan, 2004 yılında
kaybettiğimiz Jackson Mac Low’un deneysel metni “Duy Ki
Burada Ben”, Fırat Caner’in çevirisi ile karşılıyor
okuru.
Nicholas Roerich Ödülü sahibi, Sapphovari şarkılar söyleyen Diane
Thiel, buyrukların, yasın ve metalin arasında A. Emre
Cengiz ve Şakir Özüdoğru çevirisi ile
benlerinden geri kalanları arıyor: “Benlerimden biri öldü o akşam.”
Michael Mark Kitap Ödülü sahibi, Dublinli şair Roisin
Tierney’in seksenlik Vera’nın sanrılardan damıtıp getirdiği öğrenilmiş
çaresizlik titretiyor okuyucuyu Şakir Özüdoğru çevirisi
ile: “Vera, seksenlerinde, hayat dolu hala”
Kendini Tunus edebiyatını İngilizce’ye çevirmeye ve diğer ülkelere
tanıtmaya adayan Tunuslu şair Ali Znaidi her şeye
karşın umudu hatırlatıyor bize, A. Emre Cengiz çevirisi
ile: “ufak bir fener asılı kaldı/duvarında bir uzak/kulübenin”.
Son olarak, çevrede olup biten gerçek hayatın içinden umut verici birkaç
ışıktan da bahsetmeden bu sayının tanıtımını kapatmayalım. Birkaç çılgın, bir
araya gelip okur-katili, anlatı uslanmazı ve sosyal tarihin unutulan
mekanlarında gezinen kitaplar basmaya karar vermişler ve GRAM
Kitap’ı kurmuşlar. Bundan sonra bir kardeş yayın evi oldu Gard’ın.
GRAM Kitap’ın ilk kitapları; Mustafa Kılıçer’in Çıldırı'sı, Abdullah
Akan ve Ersin Türksönmez’in Polemus’u
ve Kitap-lık Dergisi’ndeki denemelerinden tanıdığımız İlyaz
Bingül’ün Postanedeki Sandalye’si ve kapsamlı bir
araştırma kitabı olan Osmanlı’da Kahvehane ve Toplumsal Yaşam
Mekanları. Daha ayrıntılı bilgi için gramkitap.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Bir diğer sevindirici haber ise, Gard şairlerinden Onur
Sakarya’nın Hayal Yayınları’ndan çıkan Zula isimli
şiir kitabı. Daha nice kitaplara ve yayınlara doğru.
Gelecek yılın ilk ayında görüşmek üzere.
GARD ŞİİR DERGİSİ’ne aşağıdaki kitapçılardan ulaşılabilir:
ANKARA: İmge Kitabevi
BATMAN: Bilgi Kitap Kırtasiye
ÇANAKKALE: Divit Kitabevi
ESKİŞEHİR: Adımlar Kitabevi
İSTANBUL: Mephisto (Beyoğlu), Mephisto
(Kadıköy), 6.45 Dükkan (Kadıköy)
İZMİR: Yakın Kitabevi
GAZİANTEP: Don Kişot Kitabevi
MERSİN: Sokak Kitap Kahve Evi (Merkez),
Antik Sahaf (Tarsus)
A Copy of Gard Şiir Dergisi Issue 4 Displayed in
the Showcase of a Bookshop. Photo borrowed off Gard Şiir Dergisi Facebook page https://www.facebook.com/gardsiir
|
*January 11, 2014 “Inextinguishable Lights” Translated into Greek:
I am very grateful for editor Dimitra
Ioannou for introducing me to a Greek-speaking audience through publishing a
Greek translation of my poem “Inextinguishable Lights” which was published in
the awesome experimental magazine a glimpse of (Issue 15) on 11/01/2014. The Greek version was also published in the same
magazine on 11/01/2014 under the title “ΑΝΕΞΙΤΗΛΗ ΦΩΤΑΨΙΑ.”
Inextinguishable Lights - Ali
Znaidi
Capitals and cities vied for releasing
the most extravagant New Year’s lights.
On the periphery, near a tent
pierced by the wind
innocent children were celebrating
sharing the lights of an ember
on the verge of extinction.
Now, the extravagant lights dimmed.
But the children’s tears are still
releasing the most glittering lights.
— Lights on the verge of becoming a blaze.
Lights which will never be swallowed by
the piles of ash.
the most extravagant New Year’s lights.
On the periphery, near a tent
pierced by the wind
innocent children were celebrating
sharing the lights of an ember
on the verge of extinction.
Now, the extravagant lights dimmed.
But the children’s tears are still
releasing the most glittering lights.
— Lights on the verge of becoming a blaze.
Lights which will never be swallowed by
the piles of ash.
Ali Znaidi
Originally published in a glimpse of.
This is my bio in Greek.
Ali Znaidi: O Ali Znaidi (γ. 1977) ζει στην Redeyef, της Τυνησίας όπου διδιάσκει αγγλικά. Το έργο του έχει δημοσιευθεί, μεταξύ άλλων, στα περιοδικά Mad Swirl, Stride Magazine, Red
Fez, BlazeVox, Otoliths, streetcake. Το πρώτο του ποιητικό φυλλάδιο
«Experimental Ruminations» δημοσιεύθηκε τον Σεπτέμβριο 2012 από τις
εκδόσεις Fowlpox Press
(Καναδάς). Κατά καιρούς γράφει στο ιστολόγιο aliznaidi.blogspot.com και στην διεύθυνση
tweeter @AliZnaidi.
What follows is the Greek version of the
poem.
ΑΝΕΞΙΤΗΛΗ ΦΩΤΑΨΙΑtoυ Ali Znaidi
Πρωτεύουσες και πόλεις συναγωνίζονταν ποια θα έχει
την πιο εκθαμβωτική πρωτοχρονιάτικη φωταψία.
την πιο εκθαμβωτική πρωτοχρονιάτικη φωταψία.
Στην περιφέρεια, δίπλα σε μια σκηνή
διάτρητη από τον αέρα,
αθώα παιδιά μοιράζονταν, για να γιορτάσουν,
τη λάμψη ενός κάρβουνου που είχε σχεδόν σβήσει.
διάτρητη από τον αέρα,
αθώα παιδιά μοιράζονταν, για να γιορτάσουν,
τη λάμψη ενός κάρβουνου που είχε σχεδόν σβήσει.
Τώρα τα εκθαμβωτικά φώτα χαμήλωσαν.
Αλλά τα δάκρυα των παιδιών ακόμα
σκορπίζουν τα πιο αστραφτερά φώτα.
Αλλά τα δάκρυα των παιδιών ακόμα
σκορπίζουν τα πιο αστραφτερά φώτα.
— Φώτα που σχεδόν σπινθηρίζουν.
Οι σωροί της στάχτης δεν θα καταπιούνποτέ αυτή την φωταψία.
Μετάφραση: Δήμητρα Ιωάννου
******
*March 8, 2014 “The Portrait of Sappho as a Theorist” Translated into Turkish:
*March 8, 2014 “The Portrait of Sappho as a Theorist” Translated into Turkish:
Gard Şiir Dergisi Issue 6 Front Cover. Photo borrowed off Gard Şiir Dergisi Facebook page. https://www.facebook.com/gardsiir
|
The Portrait of Sappho as a Theorist-Ali Znaidi
At the doorstep
of spring,
under a blossoming
almond tree,
Sappho in a punk
miniskirt
is searching for
that rare nut,
the bitter, the better,
while her tattooed
legs are showing
tons of post-modern
See, she is a theorist
ahead of her time!
© Ali Znaidi
* Bu şiir, Kritya dergisinin “Günümüz Şiiri” bölümünde yer almış ve Şakir Özüdoğru tarafından Türkçeleştirilerek Gard-6’da yer almıştır.
This is my bio in Turkish. It is also taken from the magazine’s website.
* Bu şiir, Kritya dergisinin “Günümüz Şiiri” bölümünde yer almış ve Şakir Özüdoğru tarafından Türkçeleştirilerek Gard-6’da yer almıştır.
This is my bio in Turkish. It is also taken from the magazine’s website.
Ali
Znaidi
Tunuslu şair. Lisans öğrenimini
2002’de Anglo-Amerikan Çalışmaları üzerine tamamladı. Çalışmaları The
Camel Saloon, Otoliths, Dead Snakes, streetcake, The Rusty
Nail, Shot Glass Journal, Ink Sweat and Tears, Mad Swirl, BlazeVOX, Ygdrasil, Metazen, Red Fez, Full Of Crow, The Tower Journal, Stride Magazine, Yellow Mama gibi süreli yayınlarda
yayımlandı. İlk şiir mecmuası Experimental
Ruminations, 2012’de Fowlpox Press (Canada) tarafından basıldı. Şiirin
yanı sıra edebiyat, diller ve edebi çeviriyle ilgilidir. Şair, Tunus’un Redeyef
kentinde yaşamakta ve bir ilköğretim okulunda İngilizce dersleri vermektedir.
Şairin güncel yazıları şu internet adreslerinden takip edilebilmektedir: aliznaidi.blogspot.com, tunisianlit.wordpress.com
5 Copies of Gard Şiir Dergisi Issue
6. Photo borrowed off Gard Şiir
Dergisi Facebook page https://www.facebook.com/gardsiir
|
What follows is the editor’s notes of this issue. It is taken from the journal’s website (www.gardsiir.com).
GARD'ın 6. Sayısı Kitapçılarda!
Tapeler, selfieler, capslar,
ardı arkası kesilmeyen gaflar, her gün yenisiyle karşı karşıya geldiğimiz
baskılanma ve ezilme biçimleri derken bir yandan Jean Baudrillard’ın “bu dünya
bundan gayri bir simülasyondur patron” benzeri lafının simülasyonda da acının
acı olarak deneyimlendiğini keşfettiğimiz bir zamandan geçiriliyoruz. Artık,
sokaklarda kendini var etmeye çalışırken, çevremizi kuşatan elektroniğin de
uzvu olan bedenlerimizle melez bir ontolojide şaşkınlığı yaşatılıyoruz. Bu
sürüklenişte güzel şeyler de olmuyor değil, mesela Erhan Altan’ın 160.
Kilometre tarafından yayımlanan “Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im” kitabı
2000’li yıllarda yazılan şiire bir konum sunarken bu şiirin reçetesini de
veriyor; yeni kitaplar ve yeni kitaplanan şairlerle sürüklenişimizde bir süre
de olsa konaklayabileceğimiz adalar çoğalıyor. Erhan Altan kitabında ele aldığı
şairlerin İkinci Yeni’yi sahiplendiğini ama bir yandan da sessiz sedasız
olumsuzladığını söylüyor. Ancak bunun dışında kalan ve İkinci Yeni duyarlığını
genişletmeyi hedefleyen, ne sadece İkinci Yeni’ye hapsolan ne de onu
olumsuzlayan başka bir şiir de yazılıyor bugünde. Gard’ın bu sayısı istemsizce
ve tasarlanmadan kendini bu çizgiyi takip ederken buldu ve şimdi okura
açılıyor.
Bu sayıda,
Nilay Özer, Pink Floyd’un domuzcuğunu ağaçları yaşamaya direnen bir idama
mahkum parka salıyor ve okura teslim ediyor onun ötekilenmiş masum pembe etini,
katı bir aklı yumuşatmaya bilinçten başlanması gerektiğini vurgulayarak:“oysa
ince adamlardı tüccarlar / gözlerimizden yüzük taşı olur mu bakar bakmaz
anladılar”
Ulumanın Tükçesinde Yusuf
Uğur Uğurel sesin bedeni titreterek çatlattığı bir istençle içine
doğru oyuyor kuyusunu ve emin değilim dese de o da biliyor ki, “hiçbir
kurdun Türklükle bir ilgisi yoktur.” Yusuf Uğur Uğurel, bizimle
ulumasının sesini de paylaşmayı ihmal etmedi. Bu deneysel çalışmaya internet
sitemizin Çevrimiçi Edebiyat bölümünde bulunan Performans/Atraksiyon
sekmesinden ulaşılabilir. (Hızlı ulaşım için tıklayın.)
Barış Acar, şiirle öykünün sıfır noktasında anlık imajlar sunmaya devam ediyor; bir
haiku tadında öykülerinde ya da öykü tadında haikularında; yaklaşan bahara da
selam göndererek: “penceresi açık/uçuşur perdeleri/boş odanın.”
Artık Karşı Gazete’den
yazılarını da takip edebildiğimiz Kaan Koç, varlığın kendine doğru
yolculuğunda onun için yazılanları, bir suya düşen aksini bile siliyor ve
kendisini açanın kendisine sıkışmasında diyor ki: “bu dünyayı yanlış
anladığım içindir, olsun o da iyidir”
Parçalı bir hüznün etrafımızı
sardığı yolculuğumuzda Onur Sakarya, içte saçılan sancıların
esrikliğini nesnelere, olgulara ve kişilere sürüyor: “Küçük bir filozof
/ Küçük bir Molotof / Küçücük bir mekanik kalp / Ardı ardına söndürülmüş gece
izmaritleri / Dudak payı bırakan kibar çaycı / Evini bir türlü bulamayan
postacı”
Gard’a ilk kez konuk olan Ece
Eldek, parçalı bir alegoride bir şehrin istilasıyla geçiyor sayfalarımızdan
pisagor’a seslenerek: “Sürüler geldi şehre / ve bağırdılar / hani?”
Rock’n Roll’un en üzgün
halinde açılan bir gecede Umut Taylan, bir ötekini sevebilmenin
şiddetiyle sarsıyor Tanrı’yı“Terk edilen binaların camlarını tırmaladığı bir
yerde” ve başı, ortası ve sonu ayrı ayrı hikayelerden “Kendini
dünyaya atıyor bir kez daha”
Her anı gözetlenen ve
kaydedilen kent sürüngenlerine dönüştürüldüğümüz yaşam alanlarımızda kişi
varlığını devam ettirebilmek için bir perdeye ihtiyaç duyuyor. Semih
Yıldız, varlığını içine sakladığı kötücüllüğüyle bizi köşeye sıkıştırmaya
çalışan elektroniğin dilini Türkçeye çeviriyor: “uzvu gör, uzvu öp,
uzva kutsan”
Jan Ender Can uzun sessizliğini bir kutsama ile bozuyor ve Nejat İşler’e
sesleniyor: “insan olan yalnız kalmaz / ısrarla yalnızım diyorsa / işin
içinde / Tanrı’ya özgü akıl almaz bir dalalet vardır”
Çeşitli mecmualarda şiirlerine
rastladığımız Kağan Uzuner, alkol ve felsefenin bileşiminden bira
altlıklarına yazılmış dost adreslerini paylaşıyor bizimle: “iyi ki
deşifre edilecek daha çok biram var!”
Bu sayının dört sürprizi var. Nilay
Özer’le şiir düşünen, şiire dönüşen üç şair konuk oluyor Gard’a öncelikle. Arda
Karapınar, Adem Göktaş ve Anıl Can Uğuz. İlk şiirini
Gard’da yayımlayan Arda Karapınar bu kez bir kalabalığın
içinde sesiyle gören ve teniyle koklayan bir bedeni dillendiriyor: “sonra
bir daha kapattım gözlerimi söyledim / ben sylvia plath değilim”
Adem Göktaş, bir anın izinde cinayeti enfes doğa imgeleri ile örüyor ve duruluyor
Güneş’i: “kadın sabahın sisinde durdu / eğildi ve aklını bana doğrulttu
gördüm”
Anıl Can Uğuz, insanı açık unutulmuş bir çekmeceye, bir beşinci sayfa haberine ve kötü filmlere dönüştüren yalnızlığın sesiyle büyütüyor şiirini ve soruyor: “sevgilim/susayan
bir balık nasıl içer/içinde yaşadığı suyu?”
Bir ilk şiir daha bekliyor bu
sayıda okuru. Gard’ı yayımlamaya başladığımızdan beri bize şiirlerini gönderen Baran
Can Sayın, sevgilinin saçlarını tarıyor tarihte yapılan bir yolculukta
doğanın samimi gülümsemesi ile: “yürüdüm biraz dinç otlar büyüttüm /
güldüm güldüm güldüm”
Çeviri şiirlerde,
Romanyalı şair, köşe yazarı,
öykücü, romancı, eleştirmen ve akademisyen Ruxandra Cesereanu, bir
bıçak metaforu etrafında işlediği bir ömrün anlatısıyla çıkıyor okur karşısına:“Eksilirken
yarısı ömrümün / Öğrendim ne demektir okşanmak bir bıçakla.” A.
Emre Cengiz çevirisi ile.
Doğayla ve doğanın uzuvlarıyla
kurduğu naif ilişkiden ve elbette samimiyetinden çok etkilendiğimiz Jane
Hirshfield’in bir şiirine daha yer vermeye karar verdik bu sayıda. Zeynep
Aygül çevirisi ile: “Kal, dedim/çiçekleri kesmek için. /
Eğdiler / Başlarını aşağı.”
Bir keresinde Denizkızı
Geçiti’ni sıraya sokan, bir keresinde umuma açık göğüsleri olan, bir keresinde
çocuklara depresyonu öğreten bir kuklası olan ve şimdilerde Zell Yazarlar
Programı’nın bir üyesi olan ve zamanını elmaları bala batırarak değerlendiren
Rus asıllı Gala Mukomolova, “Müzmin Kötülerden Birisi”ni anlatıyor, Şakir
Özüdoğru veFatma Nur Türk çevirisi ile: “Bir bıçak
getirir yatağa ve hazırlanmanı bekler.”
2005’te Astraea Lezbiyen
Yazarlar Ödülü’nü, Joan Leiman Jacobsen Ödülü’nü alan; Rona Jaffe Yazarlar
Ödülü’ne ve iki kez Pushcart Ödülü’ne aday gösterilen aynı zamanda Zero
at the Bone kitabı Lambda Edebiyat Ödülleri’ne aday gösterilenStacie
Cassarino belleğinde bir peyzaj kuruyor: “Çoğu insan / sevmez
ölü şeylere dokunmayı.” Onur Çalı çevirisi ile.
Bu arada, Gard şairlerinin
kitap haberleri gelmeye devam ediyor. Gard’ın editörlüğünü yapan Şakir
Özüdoğru’nun “Arzu Kuaförü” isimli kitabı Yasakmeyve etiketi ile raflarda
yerini aldı. Emrah Yolcu’nun “Padalya” isimli kitabı da aynı
zamanda Noktürn Yayınları tarafında yayımlandı. Bunlar heyecanımıza heyecan
katıyor.
Gard, keyifli okumalar diler.
GARD ŞİİR DERGİSİ’ne aşağıdaki kitapçılardan ulaşılabilir:
ANKARA: İmge Kitabevi
BATMAN: Bilgi Kitap Kırtasiye
ÇANAKKALE: Divit Kitabevi
ESKİŞEHİR: Adımlar Kitabevi
İSTANBUL: Mephisto (Beyoğlu), Mephisto (Kadıköy),
6.45 Dükkan (Kadıköy)
İZMİR: Yakın Kitabevi
GAZİANTEP: Don Kişot Kitabevi
MERSİN: Sokak Kitap Kahve Evi (Merkez), Antik
Sahaf (Tarsus)
Copies of Gard Şiir Dergisi Issue
6 Displayed in the Showcase of Don Quixote Bookstore in Gaziantep (Turkey). Photo
borrowed off Gard Şiir Dergisi Facebook page https://www.facebook.com/gardsiir
|
Copies of Gard Şiir Dergisi Issue 6 Displayed in the Showcase of Bilge Kitap-Kırtasiye'de in Batman (Turkey). Photo borrowed off Gard Şiir Dergisi Facebook page https://www.facebook.com/gardsiir |
Copies of Gard Şiir Dergisi Issue
6 Displayed in the Showcase of Imge Bookstore in Ankara (Turkey). Photo
borrowed off Gard Şiir Dergisi Facebook
page https://www.facebook.com/gardsiir
|
A Copy of Gard Şiir Dergisi Issue 6 in Belgium. Photo borrowed off Gard Şiir Dergisi Facebook page https://www.facebook.com/gardsiir
|
*April 15, 2014 A Haiku Poem Translated into German:
I am very grateful for the Chrysanthemum
editorial team for introducing me to a German-speaking audience through
publishing a German translation of my haiku poem which was published in the
awesome Austrian magazine Chrysanthemum
(Issue 15) on 15/04/2014. The German version was also published in
the same issue.
Once again many thanks for the Chrysanthemum
editorial team for the effort in translating the afore-mentioned haiku poem.
This is the original haiku in English.
olive by olive
the farmer's hands didn't tire
a line of black ants
Ali Znaidi
Originally published in Chrysanthemum.
What follows is the German version of the haiku poem.
Olive für Olive
die Bauernhände nicht müde
******
* June 16, 2014 “lingua franca,” “This Could Be
Magic,” “Nothing Can Be Hidden,” and “Resistant Carnations” Translated into
Italian:
I am very grateful for the editorial team of Margutte (and especially Silvia Pio and Leslie McBride Wile) for
introducing me to an Italian-speaking audience through publishing an Italian
translation of an interview with me and four poems (under the rubric of LA VALIGIA DI HERMES, POESIA) on 16/06/2014. The
original interview and poems were also published in English [in the same
magazine; Margutte] (under the rubric
of THE SUITCASE OF HERMES, POETRY) on the same day.
Once again many thanks for Silvia Pio and Leslie McBride Wile for the
effort in translating the afore-mentioned interview and poems.
The original interview & poems in English go as follows.
Poetry is a Panacea: Ali Znaidi and the Healing Power
of the Poetic Word
LESLIE WILE AND SILVIA PIO (edited by)
Some bio information.
Ali Znaidi (b. 1977) lives in Redeyef, Tunisia, where he teaches English. He graduated with a BA in Anglo-American Studies in 2002 from the University of Sfax for the South. His work has appeared in various magazines and journals worldwide. He has authored four poetry chapbooks including Experimental Ruminations (Fowlpox Press, 2012), Moon’s Cloth Embroidered with Poems (Origami Poems Project, 2012), Bye, Donna Summer! (Fowlpox Press, 2014), and Taste of the Edge (Kind of A Hurricane Press, 2014). Links to his published and forthcoming works can be found at aliznaidi.blogspot.com.
When and how did you approach poetry?
I have been writing since an early age in the Arabic language which is
my mother tongue. It all started off as scribbles in my notebooks. When I joined
university, I switched into English as a medium for my creative writing.
I love poetry when it turns raw and ordinary language into something
sublime. I always strive to do so. I love to make poems out of simple things
such as an interesting turn of phrase or a catchy word. I use them as catalyst
for something deeper.
Tell us about your poetry activities, collaborations
and publications.
Being a Tunisian poet who writes in English and who lives in a little
town in the south of Tunisia makes my activities scarce. In Tunisia a poet who
writes in English can’t easily find a publisher because most of them publish
creative works either in Arabic or French. Thanks to the Internet, I have the
opportunity to be published in more than one hundred international magazines
since I began submitting in March 2012, which is in itself a great
accomplishment (and a record if I can say so), especially in my case as a
non-native speaker of English.
Some of my poems and visuals have been recently published in Sukoon Magazine (Dubai/Beirut),compostxt (Italy), The New
Post-literate: A Gallery of Asemic Writing (USA),Internet Poetry (USA), The Camel Saloon (USA), On Barcelona (USA), eexxiitt (Italy) Verse Kraken (UK), Uut Poetry (USA), Zoomoozophone Review (USA), Zouch Magazine (USA/Canada), Indian Review (India). Moreover, my poetry chapbook Taste of the Edge was published by Barometric Pressures [part of Kind of a Hurricane Press] in the USA in April 2014. The jury of the International Capoliveri Haiku Contest 2013 (Italy) selected my haiku poems about Isola d’Elba to be included in an anthology in 2014.
Post-literate: A Gallery of Asemic Writing (USA),Internet Poetry (USA), The Camel Saloon (USA), On Barcelona (USA), eexxiitt (Italy) Verse Kraken (UK), Uut Poetry (USA), Zoomoozophone Review (USA), Zouch Magazine (USA/Canada), Indian Review (India). Moreover, my poetry chapbook Taste of the Edge was published by Barometric Pressures [part of Kind of a Hurricane Press] in the USA in April 2014. The jury of the International Capoliveri Haiku Contest 2013 (Italy) selected my haiku poems about Isola d’Elba to be included in an anthology in 2014.
I am still working on some poems about Sappho. I hope to write as many
poems as I can about this great poetess, if life and energy permit. I am also
looking forward to the publication of my collection of short-short stories.
What is poetry to you?
I strongly believe in the healing power of the poetic word. So for me,
poetry is a panacea. It is language charged with medicine. I write poems to
heal my wounds and relieve my pains. Every word in a poem functions as a tablet
for a broken bit of me. Each word in a poem works as a jab to rejuvenate a dead
cell. Without poetry, I would lose my self-control. Without exaggeration, I can
say that I breathe poetry. That’s why procrastination makes me very anxious and
perplexed. But the best part of writing is when you’ve been blocked, and
suddenly words pour out of your brain. It is really a very sweet sensation that
is similar to feeling released from a heavy burden. The ability of manoeuvring
words is very calming, too. It really soothes the tension of the nerves. There
is a caged bird inside me. It flutters its wings with every word I write. In
brief, writing poetry is very liberating.
Besides, the sheer joy of being published has also its own charm. Seeing
your words in print and reaching the reader make the day of the poet.
The following poem “lingua franca,” is unpublished.
lingua franca
betwixt the cracks of the cave’s walls
flickers of tapering light are nailing
the coffin of despair
it’s not difficult to analyse the catacomb secrets
where twisted skeins of light act
as linguistic hymns
though people pretend to ignore hope,
[at the end] its luminosity works as
a lingua franca.
flickers of tapering light are nailing
the coffin of despair
it’s not difficult to analyse the catacomb secrets
where twisted skeins of light act
as linguistic hymns
though people pretend to ignore hope,
[at the end] its luminosity works as
a lingua franca.
***
This Could Be Magic
This could be an experiment
that remedies the scars.
This could be a scalpel
that eviscerates the residues of pain.
This could be a horrifying green clay mask
that conceals a fleeting sun.
This could be a finger as soft as a feather
that is capable of lighting a somber room.
that remedies the scars.
This could be a scalpel
that eviscerates the residues of pain.
This could be a horrifying green clay mask
that conceals a fleeting sun.
This could be a finger as soft as a feather
that is capable of lighting a somber room.
(“This Could Be Magic” was previously published in Horror Sleaze Trash.)
http://www.horrorsleazetrash.com/poetry/ali-znaidi/
http://www.horrorsleazetrash.com/poetry/ali-znaidi/
***
Nothing Can Be Hidden
each orange on the trembling bough shudders
every time you pluck one
nakedness entices you into claustrophobia
into a cage full of curtains
it’s idle to hide because paparazzi’s eyes
are everywhere; & they will pursue you,
though you are not a celebrity
& don’t forget that with each itch,
you scratch your skin till you leave
your bones exposed,
the way each peeling reveals
the pulpy interior
of an orange
every time you pluck one
nakedness entices you into claustrophobia
into a cage full of curtains
it’s idle to hide because paparazzi’s eyes
are everywhere; & they will pursue you,
though you are not a celebrity
& don’t forget that with each itch,
you scratch your skin till you leave
your bones exposed,
the way each peeling reveals
the pulpy interior
of an orange
(“Nothing Can Be Hidden” was previously published in The Fat City Review.)
http://fatcityreview.com/nothing-can-be-hidden-ali-znaidi/
http://fatcityreview.com/nothing-can-be-hidden-ali-znaidi/
***
Resistant
Carnations
I ripped another calendar page
A sad calendar page like this bleak morning
A disfigured morning w/ out a glowing sun
A morning that was redolent of hallucinatory
talismans
A morning that was embroidered just
with foggy halos
Sighs were running and gasping the length
of my voice
I had no choice but open the window
& gaze at the red carnations
that were resisting this void
in the garden’s navel
A sad calendar page like this bleak morning
A disfigured morning w/ out a glowing sun
A morning that was redolent of hallucinatory
talismans
A morning that was embroidered just
with foggy halos
Sighs were running and gasping the length
of my voice
I had no choice but open the window
& gaze at the red carnations
that were resisting this void
in the garden’s navel
(“Resistant Carnations” was previously published in Verse Land.)
You can read the original here.
The Italian version of the interview & the poems go as follows.
La
poesia è una Panacea: Ali Znaidi e il potere curativo della parola poetica
LESLIE WILE E SILVIA PIO (a cura di)
Alcune
informazioni biografiche.
Ali Znaidi (nato nel 1977) vive a
Redeyef, Tunisia, dove insegna la lingua inglese. Si è laureato in Lettere e
Studi anglo-americani nel 2002 all’Università di Sfax. Scrive poesia e si
interessa di letteratura, lingue e traduzione letteraria. Ha scritto quattro raccolte:Experimental Ruminations (Fowlpox Press, 2012),Moon’s Cloth Embroidered with Poems (Origami
Poems Project, 2012), Bye, Donna
Summer! (Fowlpox Press, 2014), e Taste of the Edge (Kind of A Hurricane Press, 2014).
aliznaidi.blogspot.com.
aliznaidi.blogspot.com.
Come e quando si è avvicinato alla poesia?
Ho iniziato a scrivere presto in arabo, che è la mia lingua madre. Ho
cominciato scribacchiando su taccuini. Quando sono andato all’università ho
cominciato a scrivere in inglese.
Mi piace la poesia quando trasforma un linguaggio grezzo e ordinario in
qualcosa di sublime. Mi sforzo sempre perché questo succeda. Mi piacere fare
poesia partendo da cose semplici, come una giro di frase interessante o una
parola che attira l’attenzione. Li uso come catalizzatori per qualcosa
di più profondo.
Ci
parli delle sue attività poetiche, collaborazioni e pubblicazioni.
Essere Tunisino che scrive in
inglese e che vive in una piccola cittadina del sud rende le mie attività
piuttosto scarse. Un poeta in Tunisia che scrive in inglese non trova con
facilità editori disposti a pubblicarlo perché la maggioranza di questi
pubblicano in arabo o francese. Grazie a Internet ho la possibilità di
essere pubblicato in più di cento riviste internazionali da quando ho iniziato
a inviare le mie poesie nel marzo 2012, il che è davvero un bel traguardo (e un
record, se mi è permesso dirlo), specialmente nel mio caso di non madrelingua
inglese.
Alcune delle mie opere poetiche e visuali sono state recentemente
pubblicate in Sukoon Magazine(Dubai/Beirut), compostxt (Italia), The New Post-literate: A Gallery of Asemic
Writing (USA), Internet
Poetry(USA), The Camel Saloon (USA), On Barcelona (USA),eexxiitt (Italia) Verse Kraken (UK), Uut Poetry (USA),Zoomoozophone Review (USA), Zouch Magazine(USA/Canada), Indian Review (India). Inoltre il
mio libretto di poesie Taste of the
Edge è stato pubblicato da Barometric Pressures [che fa parte di Kind
of a Hurricane Press] negli USA nell’Aprile 2014. la giuria del Premio
internazionale Capoliveri Haiku 2013 (Italia) ha selezionato i miei haiku
ispirati all’Isola d’Elba e li ha inclusi nell’antologia del 2014.
Sto lavorando su alcune poesie a
proposito di Saffo e spero di scriverne molte su questa grande poetessa, se la
vita e l’energia lo permette. Sto anche cercando di pubblicare i miei racconti.
Che
cos’è per lei la poesia?
Credo fermamente nel potere
curativo della parola poetica, quindi per me la poesia è una panacea. È
linguaggio caricato di medicina. Scrivo poesia per curare le mie ferite e per
alleviare il dolore. Ogni parola in una poesia funziona come una pillola per
una parte rotta di me. Ogni parola in
una poesia serve come un’iniezione per rinvigorire una cellula morta. Senza
poesia, perdo controllo di me stesso. Non sto esagerando: io posso dire di
respirare poesia. Ecco perché temporeggiare mi rende ansioso e perplesso, ma la
parte migliore della scrittura è quando sei bloccato e improvvisamente le
parole zampillano dal cervello. È davvero una sensazione dolcissima che
somiglia a quando vieni liberato da un grosso peso. Poi, la capacità di
manovrare le parole è rilassante, placa davvero la tensione dei nervi. C’è un
uccello in gabbia dentro di me, sbatte le ali ad ogni parole che scrivo.
Insomma, scrivere poesia è liberatorio.
Inoltre la gioia pura di venire
pubblicato ha il suo fascino. Vedere le tue parole stampate che raggiungono il
lettore rende la giornata del poeta degna di essere vissuta.
La poesia “lingua franca,” è
inedita. Queste sono le prime traduzioni italiane delle sue poesie.
lingua
franca
tra le crepe della caverna
fremiti di luce sottile inchiodano
la bara della disperazione
non è difficile analizzare i segreti delle catacombe
dove matasse contorte di luce diventano
inni linguistici
anche se la gente fa finta di ignorare la speranza,
[alla fine] la sua luce funziona da
lingua franca.
fremiti di luce sottile inchiodano
la bara della disperazione
non è difficile analizzare i segreti delle catacombe
dove matasse contorte di luce diventano
inni linguistici
anche se la gente fa finta di ignorare la speranza,
[alla fine] la sua luce funziona da
lingua franca.
***
Questa
potrebbe essere magia
Questo potrebbe essere un
esperimento
che rimedia alle cicatrici.
Questo potrebbe essere un bisturi
che eviscera i residui del dolore.
Questa potrebbe essere una orribile maschera di creta verde
che nasconde il sole fugace.
Questo potrebbe essere un dito soffice come una piuma
che è capace di illuminare una stanza tetra.
che rimedia alle cicatrici.
Questo potrebbe essere un bisturi
che eviscera i residui del dolore.
Questa potrebbe essere una orribile maschera di creta verde
che nasconde il sole fugace.
Questo potrebbe essere un dito soffice come una piuma
che è capace di illuminare una stanza tetra.
(“This Could Be Magic” è stata pubblicata in Horror Sleaze Trash.) http://www.horrorsleazetrash.com/poetry/ali-znaidi/
***
Nulla
può essere nascosto
ogni arancia sul ramo smosso
rabbrividisce
tutte le volte che ne cogli una
la nudità ti alletta verso la claustrofobia
in una gabbia piena di tende
è futile nascondersi perché gli occhi dei paparazzi
sono dappertutto, & ti inseguiranno
anche se non sei una celebrità
& non dimenticare che con ogni smania
gratti la pelle finché lasci
le ossa esposte,
come la scorza rimossa rivela
l’interno polposo
di un’arancia
tutte le volte che ne cogli una
la nudità ti alletta verso la claustrofobia
in una gabbia piena di tende
è futile nascondersi perché gli occhi dei paparazzi
sono dappertutto, & ti inseguiranno
anche se non sei una celebrità
& non dimenticare che con ogni smania
gratti la pelle finché lasci
le ossa esposte,
come la scorza rimossa rivela
l’interno polposo
di un’arancia
(“Nothing Can Be Hidden” è stata pubblicata in The Fat City Review.)
http://fatcityreview.com/nothing-can-be-hidden-ali-znaidi/
http://fatcityreview.com/nothing-can-be-hidden-ali-znaidi/
***
Garofani resistenti
Ho staccano un’altra pagina di calendario
Una triste pagina come questo mattino desolato
Un mattino sfigurato senza sole
Un mattino che olezzava di talismani allucinatori
Un mattino che era ricamato appena
con aloni sfumati
Sospiri scendevano e boccheggiavano
sulla mia voce
Non avevo altra scelta che aprire la finestra
& ammirare i garofani rossi
che resistevano a questo vuoto
nell’ombelico del giardino
Una triste pagina come questo mattino desolato
Un mattino sfigurato senza sole
Un mattino che olezzava di talismani allucinatori
Un mattino che era ricamato appena
con aloni sfumati
Sospiri scendevano e boccheggiavano
sulla mia voce
Non avevo altra scelta che aprire la finestra
& ammirare i garofani rossi
che resistevano a questo vuoto
nell’ombelico del giardino
(“Resistant Carnations” è stata pubblicata in Verse Land.)
http://original-writer.com/gettingpoetrypublished42ali
http://original-writer.com/gettingpoetrypublished42ali
You can read the original here.
******
*July 8, 2014 “lingua franca” Translated into Turkish:
Tonight
I climbed up to the full moon
a wish to make
a nocturnal wish
I climbed up to the protruding lights of the moon
that stitched the mesmerizing lunar cloth
embroidered with poems.
May the moon’s cloth
wipe the tears of the hopeless
light and dream entwined
as I climbed up to the full moon
If you don’t like my words
just throw tomatoes at me
that my blood may turn redder and
fuse with my ink
to write words in a good manner
till the air will fill
with the fragrance of red apples
when, I think, you’ll throw roses at me and
lay the red carpet under my feet
*July 8, 2014 “lingua franca” Translated into Turkish:
I am very grateful for Turkish poet Sema Kaygusuz for introducing me to
a Turkish-speaking audience through publishing a Turkish translation of my poem
“lingua franca” which was published in the awesome magazine Margutte on 16/06/2014. The Turkish
version was published as a post in her Facebook page on 08/07/2014 under
the title "Frenkçe.” It was also published in TwitLonger on the same
day.
Once again many thanks for Sema Kaygusuz for her effort in translating
the afore-mentioned poem.
This is the original poem in English.
lingua franca
betwixt the cracks of the cave’s walls
flickers of tapering light are nailing
the coffin of despair
it’s not difficult to analyse the catacomb secrets
where twisted skeins of light act
as linguistic hymns
though people pretend to ignore hope,
[at the end] its luminosity works as
a lingua franca.
flickers of tapering light are nailing
the coffin of despair
it’s not difficult to analyse the catacomb secrets
where twisted skeins of light act
as linguistic hymns
though people pretend to ignore hope,
[at the end] its luminosity works as
a lingua franca.
Ali Znaidi
Originally published in Margutte.
What follows is the Turkish version of the poem.
Tunuslu şair Ali Znaidi'den acemice bir şiir çevirdim.
"Frenkçe"
Frenkçe
mağara duvarlarının çatlaklarının arasında
titrek sivri ışıklar mıhlıyor
tabutunu umutsuzluğun
güç değil katakombların sırrını çözmek
sözlü ilahileri andıran
ışık oyunlarının karman çorman yumaklarında
umuda aldırmıyormuş gibi yapsa da insanlar
[sonunda] işler onların parıltısı
olarak bir dil
Frenkçe
titrek sivri ışıklar mıhlıyor
tabutunu umutsuzluğun
güç değil katakombların sırrını çözmek
sözlü ilahileri andıran
ışık oyunlarının karman çorman yumaklarında
umuda aldırmıyormuş gibi yapsa da insanlar
[sonunda] işler onların parıltısı
olarak bir dil
Frenkçe
******
*November 16, 2014 “Moon’s Cloth Embroidered with
Poems” and “Symphony of the Colour Red” Translated into Greek:
I am very grateful for Greek-Canadian
poet and translator Emmanuel Aligizakis or Manolis [Μανώλης Αλυγιζάκης] for introducing
me to a Greek-speaking audience through translating my poems “Moon’s Cloth
Embroidered with Poems” and “Symphony of the Colour Red” into Greek. Both poems were published in The Bamboo Forest (USA) April 1, 2012. The translator edited both
poems a bit when translating them.
*The translation of “Moon’s Cloth Embroidered with Poems” was published
in Life and Art Magazine [Περιοδικό Ζωή και Τέχνη] (Cyprus) on November 16, 2014.
*The translation of “Moon’s Cloth
Embroidered with Poems” and “Symphony of the Colour Red” was published in The Window [Το Παράθυρο/toparathyro] (France) on November 16, 2014.
Once again many thanks for Emmanuel Aligizakis for his efforts in
translating the afore-mentioned poems.
These are the original versions
of the poems in English.
Moon’s
Cloth Embroidered with Poems
Tonight
I climbed the full moon
to make a wish—
a nocturnal wish.
I climbed the moon’s protruding
lights
that were stitching a mesmerising
lunar cloth
embroidered with poems.
“May the moon’s cloth
wipe the tears of the
hopeless!”
Light and dream entwined
while climbing the full
moon.
Ali Znaidi
Originally published in The Bamboo Forest.
Symphony of the Colour Red
If you don’t like my words,
just throw me with tomatoes,
as simple as that.
Next time my blood will become
redder,
and will fuse with my ink.
I will write words in a good way,
till the fragrance of the red
apples’ speech
will fill in the air.
Then I think you will throw me
with roses,
and put the red carpet under my
feet.
Ali Znaidi
Originally published in The Bamboo Forest.
These are the edited poems in
English
Moon’s
Cloth Embroidered with Poems
Tonight
I climbed up to the full moon
a wish to make
a nocturnal wish
I climbed up to the protruding lights of the moon
that stitched the mesmerizing lunar cloth
embroidered with poems.
May the moon’s cloth
wipe the tears of the hopeless
light and dream entwined
as I climbed up to the full moon
Symphony of the Red Colour
If you don’t like my words
just throw tomatoes at me
that my blood may turn redder and
fuse with my ink
to write words in a good manner
till the air will fill
with the fragrance of red apples
when, I think, you’ll throw roses at me and
lay the red carpet under my feet
What follows is the Greek version of the poems.
(Moon’s Cloth Embroidered with Poems)
Ρούχο
του Φεγγαριού Κεντημένο με Ποιήματα
Χθες νύχτα
σκαρφάλωσα στ’ολόγιομο φεγγάρι
να κάνω μια ευχή
νυχτερινή
Σκαρφάλωσα στου φεγγαριού τα προεξέχοντα φώτα
που κεντούσαν το υπέροχό του ρούχο
στολισμένο με ποιήματα.
Ας ήταν να σκουπίσει
τα δάκρυα των ανέλπιδων
φως κι όνειρο ένα σύμπλεγμα
καθώς σκαρφάλωνα στ’ ολόγιομο φεγγάρι.
σκαρφάλωσα στ’ολόγιομο φεγγάρι
να κάνω μια ευχή
νυχτερινή
Σκαρφάλωσα στου φεγγαριού τα προεξέχοντα φώτα
που κεντούσαν το υπέροχό του ρούχο
στολισμένο με ποιήματα.
Ας ήταν να σκουπίσει
τα δάκρυα των ανέλπιδων
φως κι όνειρο ένα σύμπλεγμα
καθώς σκαρφάλωνα στ’ ολόγιομο φεγγάρι.
(Symphony of the Colour Red)
Συμφωνία
σε Κόκκινο Χρώμα
Αν δεν σ’ αρέσουν τα λόγια μου
πέταξέ μου ντομάτες ώριμες
πιο κόκκινο το αίμα μου να γίνει
ν’ αλλοιωθεί με το μελάνι μου
ωραίες λέξεις για να γράψω
ώσπου να γεμίσει τον αγέρα η ευωδία
των κόκκινων μήλων η ομιλία, ώσπου,
νομίζω, θα μου πετάξεις κόκκινα τριαντάφυλλα
και το κόκκινο χαλί θ’ απλώσεις να πατήσω
πέταξέ μου ντομάτες ώριμες
πιο κόκκινο το αίμα μου να γίνει
ν’ αλλοιωθεί με το μελάνι μου
ωραίες λέξεις για να γράψω
ώσπου να γεμίσει τον αγέρα η ευωδία
των κόκκινων μήλων η ομιλία, ώσπου,
νομίζω, θα μου πετάξεις κόκκινα τριαντάφυλλα
και το κόκκινο χαλί θ’ απλώσεις να πατήσω
This is my bio in Greek:
Ο Ali Znaidi είναι ένας Τυνήσιος ποιητής
που γράφει σε δυο γλώσσες, στην Αραβική
και στην αγγλική.
aliznaidi.blogspot.com
Twitter @AliZnaidi.
και στην αγγλική.
aliznaidi.blogspot.com
Twitter @AliZnaidi.
You can read the original
translation of “Moon’s Cloth Embroidered with Poems” here. The original
translation of both poems can be checked out here.
******
No comments:
Post a Comment